26 Tem Binicilik Tarihi 1
Modern dünyada atlar artık temel ulaşım aracı olarak kullanılmamaktadır. Buna rağmen binicilik çok farklı alt dallarıyla dünyanın farklı coğrafyalarında halen popülerliğini korumaktadır. At biniciliği, yaygın olarak binicilik veya ata binme olarak adlandırılır. Modern binicilik, atı sürme, atı koşturma, at ile engelden atlama, at terbiyesi, atlı dayanıklılık ve atlı jimnastik gibi farklı disiplinleri içeren geniş bir spor dalıdır. Engel atlama disiplini tonozlama olarak da adlandırılır ve binicinin atı ile uyumlu şekilde engellerden atlamasını içerir. Türkçesi atlı jimnastik olarak geçen ve yurtdışında vaulting kavramıyla ifade edilen atlı spor dalı ise özellikle sirklerde ve gösterilerde at üzerinde dans etme ve akrobatik hareketler yapma eylemini tanımlar. Biniciliğin bu geniş tanımı atların, eğlence etkinlikleri, sanatsal veya kültürel egzersizler ve rekabetçi spor için kullanımını kapsayan bir tanımdır.
Günümüzde bu alanların dışında atlar, polislerin asayişi sağlamak için kullanması veya bir çiftlikte sürü hayvanlarını kontrol etme gibi pratik çalışma amaçları için eğitilir. Ayrıca, atlı okçuluk, çevgan, odarış, kökpar, çadır bağlama, polo ve rodeo gibi farklı kültürlerin geleneksel sporlarında da atlardan istifade edilmektedir. İlk defa MÖ 3500’li yıllarda evcilleştirildiği düşünülen atlar insan yaşamının birçok alanında farklı işlevler gören uzun bir geçmişe sahiptir. Biniciliğin tanımı ve atların günümüzde hangi amaçlarla kullanıldığını anlattığımız bu kısa girişten sonra çok yönlü bir spor olan biniciliğin tarihine kısa bir bakış atabiliriz.
Atların Evcilleştirilmesi ve İlk Dönemlerde Kullanımı
Atlar en başta vahşi hayvanlardı. İnsanlar attan başka bazı geyik türlerini de evcilleştirip binek olarak kullanmışlardı. Ancak atın üzerine binerek onu kullanmayı akıl eden ilk insanlardan sonra bu hayvan türü, diğer birçok amacının dışında binicilik sporunu insan kültürünün bir parçası haline getirmiştir. Kimi dini metinlerde atların insanlar için binek olarak yollandığını ifade eden söylemler de bulunmaktadır. Zaman içerisinde atların bir binek olarak kullanılması, insanoğlu açısından başka bir hayvan türü için geçerli olamayacak şekilde alternatifsiz bir seçenek olmuştur. Evcilleştirildikten sonraki dönemlere tarihlenen dolaylı kanıtlar, atların profesyonel bir şekilde sürülmeye başlanmasından çok önce bir besin kaynağı olarak güdüldüğünü insanlar ve etinden yararlanıldığını da göstermektedir.
MÖ 3.500 yılları civarında, Dinyeper Nehri ve Don Nehri yakınında, insanların atlarda gem kullandıklarına dair bazı kanıtlar bulunmuştur. Çünkü o bölgede gömülen bir aygırın çene iskeletinde ve dişlerinde gem kullanma kaynaklı aşınma izlerine rastlanmıştır. Dolayısıyla ilk dolaylı kanıtlara göre at binicliği MÖ 3500’lü yıllara kadar geri götürülebilir. MÖ 2500 civarına tarihlenen araba mezarları, atların insanlar için çalışan hayvanlar olarak kullanıldığına dair en doğrudan kanıtları sunar. Eski zamanlarda gerçekleştirilen arabalı savaşlar, savaş atlarının hafif ve ağır süvari olarak savaş meydanında kullanıldığını da kanıtlamaktadır. Daha iri atlar ise savaşlarda genelde süvari birliklerinin bineği olarak ön plana çıkmışlardır.
Ortaçağ’lara gelindiğinde ortaya çıkan birçok at türü farklı türlerin farklı amaçlarla kullanımına göre sınıflandırılmıştır. Saban çekmek için, savaş meydanlarında ya da günlük ulaşım ihtiyacının karşılanmasında farklı özelliklere ve boyutlara sahip atlardan yararlanılmıştır. Atlar dünya coğrafyasının birçok bölgesinde yerleşmiş bir türdü. Ancak Kuzey Amerika’da Buz Devri’nin sonuna doğru at türü yok olmuştur. 1493’te Kolomb’un Amerika kıtasına ikinci seferi gerçekleştirmesiyle atlar, Avrupalı kaşifler tarafından Kuzey Amerika’ya geri getirilmiştir. Amerika’nın tarihinde önemli bir yer tutan ve Pony Ekspress olarak bilinen Amerikan posta ve kargo sistemi de Missouri ve Kaliforniya arasını 10 günde giden binicileriyle ünlüdür.
Bu noktada posta taşımacılığı ve binicilik konusunda tarihin gördüğü en büyük imparatorluk olan Moğol İmparatorluğu’nun kurduğu geniş posta ağı ve teşkilatına da değinmek yerinde olacaktır. Moğol İmparatorluğu sınırlarını Avrupa’dan Asya’nın en doğusuna kadar genişletmişti. Bu sınırlar içerisinde haberleşmeyi ve ulaşımı sağlamak için atlı posta binicilerinin hızla yol alabildiği yollar yapılmış ve güzergahlar belirlenmişti. 13. yüzyıl boyunca Moğol hükmü altında bu teşkilat içinde atlı birlikler hem haber hem de mal taşımak için çalışmıştı. Posta yolları üzerindeki halk belli miktarda at yetiştirerek Moğol devletine vermek zorundaydı. Ata binme konusunda çok iyi olan Moğollar bu sistemi oldukça verimli şekilde kullanmışlardır. Moğol posta binicilieri gece gündüz çok uzun süre at sürebiliyorlardı. Tüm bu posta teşkilatının kolları merkezde Moğolların başkenti Karakurum’dan başlayarak etrfa bölgelere yayılıyor ve hatta Anadolu topraklarında Ege’ye kadar uzanıyordu. Bu yollar üzerindeki kervansaraylar arasındaki mesafe atlı posta taşıyıcılarının hızına ve at değiştirme süresine göre belirlenmişti. Biniciliğin haberleşme ihtiyacı için kullanılması birçok diğer devlet için de tarih boyunca söz konusu olmuştur.
At ile insan toplumları arasındaki bu uzun geçmiş bu iki tür arasında çok yönlü bir ilişkinin gelişmesine yol açmıştır. İnsanlar hayatın birçok alanında atlarla kader ortaklığı yaptıkları ve ekonomik üretiminin bir parçası olarak atları kullandıkları için bu hayvanı son derece yakından tanımışlardır. Bu noktada bilinmesi gereken diğer bir nokta ise vahşi atların günümüzdeki atlardan çok daha küçük boyutlarda olduğudur. Ancak zamanla insanların daha iri atları birbiriyle çiftleştirmesi sonucu çok uzun bir süreç içerisinde atların daha iri hale geldiğini bilimsel araştırmalar sayesinde biliyoruz. İri atlar daha güçlü oldukları için tarım, çiftlik ekonomisi, iletişimi, ulaşım ve savaş alanlarında bu hayvanların insanlar tarafından kullanılmasına daha uygundur. Bu nedenle insanlar birçok bitki ve hayvan türünde olduğu gibi at türünü de kendi ihtiyaçları ve yaşam koşullarına uygun şekilde çiftleştirmişleridr.
Binicilik Stilleri
İnsan hayatına değen birçok alanda kullanılan atlar elbette eğlenmek amacıyla yarış yapmak için de kullanılmış ve uzun insanlık tarihine bu anlamda da renk katmışlardır. İlk at yarışlarının pratik amaçları olabileceğine dair de tahminler vardır. Belki de ilk at yarışlarını yapanlar yarış sırasında hangi atın daha hızlı gittiğini tespit etmek ve en hızlı atı en uygun amaçlarla kullanmak istemiş olabilirler. At yarışlarının; at arabası yarışı, koşum yarışı, ganyan yarışı ve dayanıklılık yarışı gibi farklı türleri çok eski zamanlardan beri insanlığın geliştirdiği farklı spor faaliyetleri ve gösteri amaçlı aktiviteler olmuştur.
Evcilleştirildikten sonra at türü içerisinde, aynen evcil köpeklerle insanların ilişkisinde olduğu gibi, zaman içerisinde çapraz çiftleştirme yöntemiyle birçok yeni tür ortaya çıkmıştır. Genel olarak at türlerinin hepsi binicilik için uygundur ve atın vücut tipine göre farklı binicilik yöntemleri de gelişmiştir. Aynı zamanda binicilik tarzları ihtiyaçlara göre de şekillenmiştir. Günümüzde dünyada en çok rağbet gören iki tür binicilik tarzı vardır ve bunlar, Batı stili ile İngiliz stili olarak adlandırılır. Bu iki binicilik stili kendi tarihsel koşullarına uygun şekilde geliştiklerinden birbirlerinden farklı özellikler taşırlar.
İngiliz stili binicilik, geleneksel binicilik olarak da bilinir ve ata en doğru binme şekli olarak kabul edilir. Bu biniş tarzında ata doğru komutları vererek, at ile iletişim halinde olmak ve atın bacak hareketlerinin ve her bir dizgin hareketinin binicinin kontrolü altında olması amaçlanır. Ayırca İngiliz tarzında eğer hafiftir ve küçüktür. Üzengi de kullanılmaz. Son derece estetik, at ile uyum içinde, ahenkli ve iki elin atı kontrol etmek için kullanıldığı İngiliz binicilik stili, askeri gelenek içerisinde gelişmiş ve modern at yarışları ve gösterilerinde temel alınan binicilik tarzı olmuştur.
Batı stili ise Kuzey Amerika’nın geniş toprakları üzerinde tarım ve çiftlik işletmeciliği yapan çiftçiler ve çiftlik çalışanlarının çok uzun süreler at üzerinde kalmalarını sağlamak için pratik amaçlarla geliştirilmiştir. Batı tarzı binicilikte kullanılan eğerler İngiliz eğerlerine göre daha ağır ve sağlam yapılıdır. Ayrıca bu eğerlerde üzengi de bulunur. Bu tür eğerler ata biraz daha fazla yük yükler ama daha zor işlerin yapılmasını da kolaylaştırırlar. Batı(Western) tarzı eğerlerin ön kısmı üzerinde horn adı verilen ve at üzerinde el ile tutunmayı sağlayan bir çıkıntı da bulunur. Bu horn kısmına bağlanan bir iple diğer çiftlik hayvanlarını hareket ettirmek de (wrangling) mümkündür. Batı tarzı binicilikte biniciler bazen hiç attan inmeden gün boyu at üzerinde kalabilir ve çiftlik işlerini görebilirler. Western filmlerinde gördüğümüz cowboylar bu biniş tarzında uzmanlaşmış kimselerdir. Bir sonraki yazımızda bir spor dalı olarak biniciliğin gelişimine ve uygulama şekillerine değineceğiz.